Kampanyalar

IMKB Hakkında

İMKB’de HİSSE SENEDİ YATIRIMI NASIL YAPILIR?

Yrd. Doç. Dr. Mustafa CANBAZ*

1.Giriş

Bu çalışma, son iki on yıldır ülke gündeminde yoğun şekilde yer tutan İstanbul Menkul Kıymetler Borsası (İMKB) ve burada hisse senedi yatırımı nasıl yapılmalıdır? üzerinedir.

Bilindiği gibi, gelişmiş ülkelerde her tür menkul değer yatırımı yanında hisse senedi yatırımı da, yatırımcının ilgisini çekmektedir. Burada, menkul değer piyasaları ile para piyasalarının, ellerinde tasarruf fazlası bulunan yatırımcılara, bunları değerlendirmede son yıllarda oldukça değişik alternatif ve seçenek sunmaya başladığını da belirtmek gerekir. Geleneksel yatırım alanlarından çok farklı ve getirili bu alanlara, hızlı bir yöneliş gözlenmektedir . Ancak, bu alanlar, geleneksel yatırımlardan çok daha fazla tehlike de taşımaktadır. Bir başka ifadeyle, geleneksel alanlardan banka, gayrimenkul, altın ve dövizden kısıtlı oranda (faiz, kira, karpayı gibi) gelir sağlanırken, günümüzdeki daha yüksek kazanç kapısı beraberinde yatırımcıya daha fazla risk de yüklemektedir. Çok sayıda bireysel ve kurumsal yatırımcı, son dönemde sıklıkla, örneğin İMKB’de büyük kayıplara uğradığını dile getirmektedir. Şüphesiz, kaybın olduğu yerde kazanç elde edenler vardır. Ancak, sahip olunan fonların yatırımcı elinden bir anda kayıp gitmesi, dramatik ve derin etkilere yol açabilmektedir. Bu açıdan, İMKB’de hisse senedi yatırımı yapılırken dikkat edilmesi ve yapılması gerekenler nelerdir? Sorusunun cevaplanması gerekmektedir.

2.Temel Kavramlar

20. Borsa Nedir?

Borsa, aynı türden menkul kıymetlerin belli bir düzen içinde alınıp satıldığı teşkilatlanmış organize piyasalardır. Ülkemizde, Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) tarafından işlem görmesi kabul edilen menkul kıymetlerin ve diğer sermaye piyasası araçlarının belli bir düzen ve güven içinde alım-satımının sağlanması ve ortaya çıkan fiyatların tespit ve ilanına yetkili kurumlardır. Buna göre, İMKB menkul kıymetlerin yatırımcılar hesabına alım satımını yapan aracıları belli bir mekanda bir araya getirerek işlemlerin organize bir piyasada gerçekleştirilmesini sağlamak üzere örgütlenmiş ikinci el piyasadır.

Bu arada, borsalar sadece menkul kıymetlerin değil emtia ticaretinin yapıldığı yerlerdir. Örneğin, pamuk borsası bunlardan biridir. Ancak, bizim üzerinde duracağımız borsa, menkul kıymetlerden biri olan hisse senedi alım-satımın yapıldığı İMKB’dir. 1866’daki Galata’da faaliyet gösteren “Dersaadet Tahvilat Borsası”ndan bugünkü modern İMKB’ye ulaşıncaya kadar büyük dalgalanma ve fırtınalar yaşayan Borsa tarihinin son dönemine ait önemli birkaç küçük not;

• İlk kez 1854’de Kırım Savaşı ile Osmanlı Devleti borçlanmaya başlamış ve piyasalara tahvil çıkmaya başlamıştır. Bu gelişme, İstanbul’da menkul kıymet piyasasının oluşmasının başlangıcı olmuştur.

• 1866’da özellikle Osmanlı’dan alacağı olan ülkelerin de desteğiyle İstanbul’da Dersaadet Tahvilat Borsası kurulmuş, ancak borsanın adı 1906’da Esham ve Tahvilat Borsası’na dönüşmüştür.

• 1922’de, Cumhuriyet döneminde yeni bir düzenlemeyle bugünkü sistemin esası oluşturulmuş, 1929’da ise Menkul Kıymetler ve Kambiyo Borsası’na dönüşmüştür.

• 1938’de bir kanunla borsa kapatılarak Ankara’ya taşınmıştır. Ancak, 1940’de yeniden İstanbul’a nakledilmiştir.

• 1981 yılındaki ‘banker krizi’nin patlamasından sonra, sermaye piyasasının hukuki altyapısını kurmak, menkul kıymet ticaretinin düzenlenmesi ve takibi amacıyla 28.07.1981 tarihinde Sermaye Piyasası Kanunu çıkarıldı ve 1982’de S.P. Kurulu faaliyete geçti. 06.10.1983’de, Menkul Kıymetler Borsaları hakkında KHK’ne yayınlandı 1985’de ise, İMKB kuruldu ve 26 Aralık 1985 günü Cağaloğlu’nda eski Emniyet Sandığı binasında faaliyete geçmiştir.

• İki yıl dolmadan bu küçücük yerden 16 Kasım 1987 günü Tophane’deki Eren Han’a taşındı.

• Tophane’de yedi yıldan fazla kalan borsa uzun süredir hayalini kurduğu İstinye’deki kendi binasına 15 Mayıs 1995 günü yerleşti.

İMKB’nin görevlerini şöyle sıralayabiliriz.

1- Menkul kıymetlerin Borsa listesine alınması(kotasyonu) ile ilgili başvuruları, Kotasyon Yönetmeliği’nde belirtilen esaslar dahilinde incelemek, ek bilgi ve belgeler istemek, başvuruları değerlendirmek ve karara bağlamak.

2- Kanuni gerekler yerine getirilerek para, kambiyo ve kıymetli maden ve taşlar ile vadeli işlemlerle ilgili piyasalar açmak. Altın piyasası, buna örnektir.

3- Borsada işlem görebilecek menkul kıymetler için türlerine göre menkul kıymetler pazarları oluşturmak, bu pazarlarda işlem görecek menkul kıymetleri belirlemek ve borsa bülteninde yayınlamak, pazarlara Borsa binasında yer tahsis etmek

4- Borsada pazarların çalışma gün ve saatlerini belirlemek ve bülteninde ilan etmek

5- Borsa pazarlarında yapılan işlemler sonucunda oluşan fiyatları ve bu fiyatlardan yapılan toplam işlem miktarlarını seans bitiminde ilan etmek

6- Borsada yapılan alım, satım işlemlerini güven ve istikrar içinde serbest rekabet şartları altında kolayca ve düzenli bir şekilde yürütülmesini sağlamak, bu kuralların dışına çıkan Borsa üyelerine “İMKB Yönetmeliğinde belirtilen müeyyideleri uygulamak

7- Borsada olağan dışı menfi gelişmelerin meydana gelmesi halinde, mevzuatın gereği yetkiler içinde gerekli önlemleri almaktır.

Ayrıca Menkul Kıymetler Borsalarının çeşitli ekonomik işlevleri bu borsaların önemini bir kez daha ortaya koymaktadır. Ekonomik işlevleri şu şekildedir.

1- Likidite Sağlama İşlevi: Her an alınıp satılması mümkün olan menkul kıymetin pazarlanabilirliği yani likiditesi sağlanmış olur.

2- Ekonomiye kaynak aktarma işlevi: Borsalar, menkul değer ihraç eden şirketler ve kuruluşlar için bu değerleri en iyi şekilde pazarlayabilecekleri bir piyasadır.

3- Sermaye Mülkiyetini Geniş Bir Topluma Yayma İşlevi: Borsalar, halka açılmayı ve bu yolla sermayenin tabana yayılmasını teşvik eder. Örneğin, çok kişiye küçük miktarlarda satış yapılarak sermayenin tabana yayılması sağlanabilir.

4- Ekonominin Göstergesi Olma İşlevi: Borsada işlem gören hisse senetlerinin fiyat endeksleri şüphesiz, ekonomik gidişat ile paralellik gösterir. Yatırımların, gelişme ve kalkınmanın, enflasyonun ve bunların dışında başka ekonomi dışı etkenlerin, örneğin politik istikrarsızlık, savaş riski gibi durumların ülke ekonomisinde yarattığı etkiyi borsalar açık seçik haber verir. Borsalar, ekonominin barometresidir.

5- Uzun Vadeli (Reel) Yatırımların Kısa Vadeli Tasarruflarla Finansmanını Sağlama İşlevi: Bu işlev, şirketlerin uzun vadeli borçlanmanın etkisinden, borsadaki kısa vadeli tasarruflarla finansman sağlayarak kurtulmasını ifade etmektedir.

6- Menkul Kıymetlerle İlgili Bilgilere Kolay Ulaşma İşlevi: Yukarıda menkul kıymetler borsasının görevlerini sayarken, bir görevinin de işlemler sonucu ortaya çıkan fiyatların ve diğer bilgilerin olduğu istatistiksel verilerin ilan edilmesi olduğunu belirtilmişti. Bu görev doğrultusunda yatırımcılar bu değerli bilgilere kolayca ulaşabilmektedirler.

7- Güvence İşlevi: Güvence işlevi, borsaların şirketlere (kotasyon olmuş şirketler) bazı yatırımlar yaparak yatırımcıyı koruması işlevidir. Kısaca ifade etmek gerekirse, şirketler sürekli gözetim ve denetim altındadırlar.

8- Sanayide Yapısal Değişikliği Kolaylaştırma İşlevi: Bu işlevi ise bir örnekle açıklamaya çalışalım; Örneğin mali çöküntü içine giren bir şirket düşünelim. Şirketin birçok tasarruf sahibi (ortağı) var. Bu şirket ile aynı alanda çalışan sermaye gruplarının bu şirketin hisselerini toplaması ile hisse senetlerinin değerinde fazla bir düşüş olmayacaktır. Böylece hem tasarruf sahipleri zor durumdan kurtulacak hem de şirkete taze kan aşılayacaktır. Buna göre, borsalar birleşme ve füzyonun en kolay yapılabildiği yer olarak karşımıza çıkmaktadır.

İşte tüm bu işlevleri yerine getiren borsaların kurulma teklifini veren ve bu borsaların gözetim ve denetimini yapan kurum SPK(Sermaye Piyasası Kurulu) dur. SPK, ayrıca menkul kıymetlerin belli kriterleri sağlaması koşuluyla kotasyonunda yani borsa listesine alınmasında (halka arz) başvurulan yerdir.

21.Hisse Senedi Nedir?

Bir Anonim şirketin sermayesinin belli bir kısmını paylaşım amacıyla çeşitli yasa ve şartlara uygunluğu onaylanmış ve bu doğrultuda düzenlenmiş kıymetli evraklardır. Hisse senedi, ortaklık ve mülkiyet belgesidir. Dolayısıyla, anonim şirketle sermaye ortaklığına giren hisse sahibinin çeşitli hakları bulunmaktadır. Bunlar;

1- Şirket karından pay alma (temettü),

2- Yönetime katılma ve oy hakkı,

3- Rüçhan kakkı (yeni pay alma),

4- Tasfiyeden pay alma hakkı,

5- Şirketin faaliyetlerinden bilgi alma hakkıdır.

Hisse senetleri değişik açılardan sınıflara ayrılır. Bunlar;

1- Hamiline ve nama yazılı, sözleşmede aksi bir hüküm olmadıkça hisse senedi hama yazılır.

2- Adi ve imtiyazlı hisse senetleri, özel bir takım üstünlük ve haklar içeren senetlere imtiyazlı denir.

3- Kurucu ve intifa senetleri, şirket karının bir kısmına iştirak hakkı, kurucuların adları yazılı olmak üzere bedelsiz hisse senedi ihraç hakkı tanınan senetlerdir.

4- Primli ve primsiz hisse senedi, nominal değerden ihraç dışında nominal değerden fazla yani primli hisse senedi ihraç edilebilir.

5- Oydan yoksun hisse senetleri, ülkemizde uygulanmayan hisselerdir.

Borsada, hisseler lot ile ifade edilir. 1000 adet hisse senedi 1 lota karşılık gelir. Örnekle açıklamak gerekirse; 27 Nisan günü fiyatı 5,250 TL. olan bir hisse senedi için 1 lot almak isteyen yatırımcının ödemesi gereken miktar (5,250*1000) 5,250,000 TL. dir. Hisse senedi adedinin karmaşıklığını önleme açısından lot sistemi kullanılmaktadır.

İMKB faaliyete geçtiği 1986’da 80 şirket ve 9 milyar TL. (13 milyon Usd) işlem hacmi ile yılı kapamıştır. 2000’de, işlem gören şirket sayısı 308 olmuş bu senetlerin işlem hacmi 111.3 katrilyon TL.’ye çıkmıştır. 2001’de ise, 339 hisse senedi işlem görmeye başlamış ve 27 Nisan Cuma günü (günlük) 1,1 katrilyon TL. işlem hacmi ile 20 Nisan 2000 sonrası en yüksek seviyesine ulaşmıştır. Ancak, günümüzde ortalama işlem hacmi 350 milyon Usd. civarındadır.

İşlemi gerçekleştirilen, yani aracı kurumlar tarafından alımı ya da satışı yapılan hisse senetleri, Takasbank A.Ş.’ye bildirilir ve burada yatırımcı adına işlem kaydı yapılır ve saklanır.

Son olarak, ülkemizdeki hisse senedi yatırımcı sayısına da bakmak gerekir. 14 Aralık 1999 tarihinde bakiyeli hesap sayısı 600 bin iken, 31 Ocak 2000’de bu sayı 750 bine yükselmiş , 2001 Ocak ayının ilk haftası ise 1 milyon 400 bine çıkmıştır . Her ne kadar, değişik dönemlerde borsaya birkaç milyon yatırımcı geldiyse de bunların tamamı adına Takasbank’taki hesapların her biri bakiyeli (aktif) olmadığından yani, ya satıp borsadan çıktığı ya da hisse senedini kendi saklamayı tercih edip hesabını kapattığından ne kadar hisse senedi yatırımcısı olduğu kestirmek mümkün olmamaktadır.

22. Endeks Nedir?

Endeks, bir veya daha fazla değişkenin hareketlerinden ibaret olan oransal değişimi ölçmeye yarayan bir göstergedir. Buna göre, borsalardaki fiyatların hareketi ile ilgili bilgi veren rakamlar topluluğudur. Bir başka ifadeyle, piyasa göstergesidir.

Endeks, teknik analizler için veri niteliğindedir. Yatırımcılar için hisse senedi ya da pörtföy getirileri ile piyasanın genel performansını karşılaştırma imkanı sağlar.

İMKB Endeksi piyasa değeri ile ağırlıklandırılmış aritmetik ortalama ile hesaplanır. Piyasa değerleri ise, şirketlerin halka açıklık oranına göre ağırlıklandırılmıştır. İMKB’de Ulusal 100, 30 ve tüm olmak üzere endeks hesaplanır. Bunun dışında her birinin alt sektörleri olmak üzere Sinai, Hizmetler ve Mali ile Bölgesel endeksler hesaplanır.

Endeksin yukarı ve aşağı hareketine borsa dünyasında ‘volatilite’ denir. Yani borsanın oynaklığı olarak ifade edilen bu göstergeler, İMKB’yi dünyada en oynak borsalardan biri olarak öne çıkarmaktadır . Örneğin Ulusal 100 endeksinin seyrine bakıldığında bu durum görülebilir.

Tablo 1: 1986’dan Günümüze İMKB’de Ulusal 100 Endeksin Değişimi ve Reel Getiriler (1986 Ocak=100)

Ocak -1986 100 Değişim Sonuç Yılsonu Reel Getiri

1986 131 0,31 38,56

1987 384 1,93 İlk büyük çıkış-21.07.1987 184,95

1988 119 - 0,69 İlk çöküş – Yıl sonu -63,91

1989 560 3,71 İkinci zirveye doğru 274,30

1990 642 0,15 İkinci zirve - 02.08.1990 -2,93

1991 501 - 0,22 -14,70

1992 272 - 0,46 İkinci çöküş – 03.06.1992 -40,22

1993 833 2,06 Üçüncü zirveye doğru 264,71

1994 413 - 0,50 13.01.1994 - Üçüncü zirve ve 02.05.1994 Üçüncü çöküş -29,75

1995 382 - 0,08 -24,15

1996 534 0,40 35,15

1997 981 0,84 Dördüncü tepe 90,40

1998 484 - 0,51 Dördüncü çöküş -59,22

1999 915 0,89 Beşinci zirve 354,98

2000 568 - 0,38 Altıncı zirve (17/1/2000 de 20,618) ve beşinci çöküşe doğru


Tablodan görüldüğü gibi, İMKB’de önemli her çıkışın arkasından önemli bir iniş olacağını tahmin etmek yada görmemek mümkün değildir. Yani, İMKB oynaklığı çok yüksek bir borsa olarak dikkat çekmektedir.

23. Aracı Kurum Nedir?

Sermaye piyasası faaliyetinde bulunmak üzere SPK tarafından aracılık yetkisi verilmiş anonim ortaklıklardır. Bir başka ifadeyle, aracı kurum hisse senedi ticaretinde yatırımcı ile piyasa arasında bilgi aktarma ve aracılık fonksiyonunu yerine getirir. Bunlar;

1- Ticaret bankaları,

2- Yatırım ve kalkınma bankaları,

3- Aracı kuruluşlar,

Olarak üç tür kurumdur. Önceleri komisyoncu olarak başlayan faaliyet daha sonra A.Ş. statüsüne dönüştürülmüş, bugün sadece bu statüde faaliyet gösteren aracı kurumların sayısı 128 dir(2001/3). Bu sayı, 1993 yılında 176’ya kadar çıkmasına karşın, sonraki yıllarda düşme eğilimine girmiş ve 2000’de 128’e düşmüştür.

Aracı kuruluşların yapabilecekleri sermaye piyasası faaliyetleri aşağıdadır;

1- Sermaye piyasası araçlarının ihraç veya halka arz yoluyla satışına aracılık

2- Daha önce ihraç edilmiş olan sermaye piyasası araçlarının aracılık amacıyla alım satımı

3- Finansal göstergelere, sermaye piyasası araçlarına mal ve kıymetli madenlere dayalı vadeli işlem sözleşmesi yapılmasına aracılık

4- Menkul kıymetlerin geri alım veya satım taahhüdü ile alım satımı (repo-ters repo)

5- Yatırım danışmanlığı

6- Portföy işletmeciliği veya yöneticiliği

şeklindedir. Bu kurumlar, müşterileri adına yaptıkları her bir alım-satım işleminden komisyon almaktadırlar.

24. Niçin Analiz Yapmalıyız?

Bu temel açıklamalardan sonra hisse senedi analizinin niçin ve nasıl yapılacağı konusuna gelebiliriz. Bir hisse senedi satın almaktan amaç, kazanç elde etmektir. Böyle olunca, kar ya da zarar edilme riski olan bir konuda karar vermeden önce, analiz yapılması gereği vardır. Ancak, analize hisse senedi satın alınacak hangi şirket değil hangi sektör sorusuna cevaplamak suretiyle başlamak daha doğrudur.

Yatırım yapılacak sektörün, öncelikle geleceği araştırılır. Hisse senedi alınması düşünülen şirketin o sektör içinde bulunduğu konumun yanı sıra, önümüzdeki dönemde rekabete ne kadar açık olduğuna bakmak, pazar payının nasıl gelişebileceğini düşünmek de gerekiyor. Aynı zamanda herhangi bir kriz söz konusu olduğunda hangi şirket bundan en az etki ile kurtulabilir, hangi şirket kriz durumunda mali yapısını en iyi koruyabilir?, gibi soruların cevaplarını bulmak gerekir. Bütün bunlar için analize ihtiyaç vardır. Ancak, bu ve başka soruların tam, açık ve kolay bir cevap bulması her zaman mümkün olmayabilir. Çünkü, gelecek konusunda geçmişe ait bazı ve kısıtlı bilgilerle gelecek hakkında karar verilecektir. Geleceğin ise, Türkiye gibi ülkelerde ne getireceğini tahmin çok güçtür. Ne var ki, bütün bunlar yatırımcıyı analiz yapmaktan geri bırakmamalıdır.

3. Hisse Senedi Analizi Nedir?

30. Tanım

Hisse senedi analizi, geçmiş verileri inceleyerek gelecek durumla ve şu anki durumla ilgili somut dayanağı olan tahminler yapmaktır. Zaten gelecek veriler diye de bir şey yoktur. Sadece geçmişe ait veriler vardır. Dolayısıyla, geçmiş verilere bakılarak hisse senedinin fiyatının ne yönde gideceği belirlenmeye çalışılır. Belki gelecek ile ilgili tahminler yapmak kendinizi Nostradamus gibi hissetmenize sebep olabilir. Bu durum hoşunuza gidebilir ya da bundan hoşnutsuzluk duyarsınız. Ancak, gelecek ile ilgili somut verilere dayanan tahminler sizi denizde boğulmaktan kurtaran bir can simidi vazifesi görebilir. Belki de bundan tecrübe edinerek yapacağınız mantıklı yatırımlar, gelecekte sizin denizde bir dalgıç gibi yüzmenizi sağlayacaktır. Kısacası, hisse senedi yatırımından yüksek getiri sağlamak bir amaçsa analiz de bu amaca ulaşmak için iyi bir araçtır

Tasarruf sahiplerinin birikimlerinin bir bölümünü hisse senedinde değerlendirmesi yerinde bir seçimdir. Tasarrufların ne kadarının hisse senedinde değerlendirileceği ise tamamen yatırımcının risk profiline bağlıdır. Yatırımcılar hisse senedi yatırımlarını (A ve B tipi) fon alarak veyahut kendi portföylerini oluşturarak gerçekleştirebilir. Kendi portföylerini oluşturmak isteyen yatırımcıların iyi bir getiri sağlayabilmeleri için bazı kriterlere bakmaları gerekir. Her şeyden önce portföyleri farklı sektörlerden ve farklı sermaye yapıları olan şirketlerden oluşmalıdır.

31. Temel Kriterler

Bir hisse senedini almadan önce, bir çok kritere bakmak mümkündür. Ancak, bir hisse değerini ölçmek için tek bir doğru yol yoktur. Yaygın olarak kullanılan yöntemler; (1) temel analiz ve (2) teknik analizdir.

311. Temel Analiz Yöntemi

Hisse senedinin fiyatını yalnızca temel ekonomik faktörler belirler. Bu yöntemde hisse alımına ya da satımına karar verilirken “tümdengelim”den hareket edilir. Önce, genel ekonomik durum, sonra sırasıyla sektör ve nihayet şirketin mali durumu analiz edilir.

a- Ekonomi Analizi

Şüphesiz, gelişen ve büyüyen bir ekonomide hisse senedine yapılan yatırımın getirisinin yüksek olması ihtimali daha yüksektir. Bu yüzden, GSMH, Kişi Başına Harcanabilir Gelir, para arzı, faiz oranları, dış ticaret ve ödemeler dengesi açıkları, kamu kesimi harcamaları, enflasyon, işsizlik, sabit yatırım harcamaları, inşaat endüstrisindeki gelişmeler, para ve maliye politikaları önemli göstergelerdendir.

b-Sektör Analizi

Genel ekonomik gelişmeler, kuşkusuz tüm sektörleri etkiler. Bu etkileşim, şirketin performansı ve hisse senedi fiyatına yansır. Bazı sektörler, konjonktürel dalgalanmalardan bağımsız aşağı yukarı hareket ederken, bazı sektörler ekonomik gelişmeye paralel gelişme gösterir. Yani, ekonominin gelişme ve büyüme dönemlerinde kar, tersi durumda zarar ederler.

Bu yüzden, şirketin içinde bulunduğu sektör hakkında bilgi toplanmalıdır. Sektör endeksi ile borsa endeksinin geçmiş performansı karşılaştırılır. Sektör borsanın gerisinde kalıyorsa, hisse seçimi daha dikkatli yapılır. Ayrıca, sektörün potansiyeli, sorunları ve özellikleri nedir, bunların araştırılması yerinde olur. Burada satışların kalitesi önemlidir. Ortalama brüt kar marjının yeterince yüksek olup olmadığını da göz önünde bulundurmalıdır. Sektörün cazibesini ölçmek için bakılması gereken diğer faktörler ise; (1) uzun vadeli büyüme potansiyeli, (2) sektör ve şirketin yaşam eğrisinin hangi noktasında bulunduğu, (3) ortalama veya potansiyel karlılık, (4) sektördeki rekabet ve (5) sektördeki senetlerin piyasa fiyatlarıdır.

c-Şirket Analizi

Cazip bir sektörü tespit ettikten sonra, üçüncü adımda sektörde lider konumundaki şirketleri tespit etmek gerekir. Burada bakılması gerekenler; uzun vadeli temel verilerinin güçlü olup-olmadığı yani, yüksek satış büyümesi, yüksek pazar payı ve sektörde dominant pozisyonu olup olmadığı gibi kriterlerdir. En çok büyüme potansiyeline sahip sektördeki en iyi şirketi tespit ettikten sonra, bu şirketin faaliyetlerinin kalitesi hakkında araştırma yapılması gerekir. Faaliyetlerin ve yönetimin rasyonelliği; bu bağlamda karlılığı, büyüme yolları, fırsatları ve rekabetteki konumu yatırım kararlarında stratejik önem taşır. Yöneticilerin tecrübesi ve yönetimin geçmişi gibi detaylara bakmanın yanı sıra su sorulara cevap aranır: Bu işletme ne kadar karlı hale gelebilir? İşletmenin uzun vadeli getirisi nedir? Şirketin varlıkları yeni büyüme olanaklarına kanalize edilebiliyor mu? Şirketin sürdürülebilir rekabet avantajları var mı?..

Ayrıca, uzun vadeli yatırımcılar için işletme kalitesi değerlemeden çok daha önemlidir. İşletme kalitesi şirketin nakit akımı üretme kapasitesini belirler, bu da sonuçta hisse senedi fiyatının tespit edilmesine yarar. İşletmenin sürekliliği çok önemlidir. Olgun sektörler süreklilik arz eden nakit akımlarına (veya faaliyet kar ve net kar'a) sahiptirler. Yeni ve geleceği belli olmayan sektörlere göre olgun sektörlerin riski daha azdır.

Şirket analizinde en önemli konu şüphesiz, geçmiş finansal verilerden hareketle geleceğe ait bir takım öngörüler yapmaktır. Bu ise, mali tablo analizi ile olur.

ca- Mali Tablo Analizi

Mali tablolar, temel üç tablodan oluşur. Bunlar bilanço, gelir tablosu ve nakit akım tablosudur. Bu tablolardaki çeşitli kalemler arasında ilişki kurulması, ölçülmesi ve yorumu mali tablo analizi olarak ifade edilir. Bu tablolar aşağıdaki şekilde tanımlanır.

i- Bilanço; bir şirketin belli bir anda sahip olduğu varlıklar ile bunların kaynakları olan borç ve özsermayeyi gösteren bir tablodur. Şirketin bir anlık pozisyonunu gösterdiğinden, fotoğraf niteliği taşır. Ancak, geçmiş birkaç dönem itibariyle düzenlenen bilançolar, yatırımcıya karşılaştırma yapma imkanı verir. Zaten sağlıklı bir analiz için bu gereklidir.

Bilançonun varlıkları ya da aktifi, iki ana kalemden oluşur; Dönen ve Duran Varlıklar. Dönen Varlıklar şirketin en likit varlıklarını gösterir, yani nakit, nakit benzeri araçlar, alacaklar ve stoklar. Duran Varlıklar ise, şirketin likit olmayan aktiflerini gösterir, yani uzun vadeli alacaklar, iştirakler ve maddi duran varlıklardır.

Varlıkların kaynakları ise bilançonun pasifini meydana getirir; ve üç ana kalemden oluşur; Kısa Vadeli Borçlar, Uzun Vadeli Borçlar ve Özsermaye. Borçlar, genelde finansal ve ticari olarak ikiye ayrılır. Özsermaye altında şirketin sermayesi, yedekleri, yeniden değerleme artış fonu ve net kar gösterilir.

ii- Gelir Tablosu; şirketin dönem içindeki satışlarını, satışların maliyetlerini, faaliyet giderlerini, faaliyet dışı gelir-giderini, vergi karşılıklarını ve kar/zararını gösterir.

iii- Nakit Akım Tablosu: Faaliyet karına nakit çıkışı gerektirmeyen kalemler ilave edilir, işletme sermayesi değişimleri ve finansal hareketlere bakılır.

Bu tablolardaki hesaplar arasında basit matematik ilişkiler kurularak elde edilen rasyolar yatırım kararları için çok önemli bir yol göstericidir. Rasyoları inceleyerek şirketler hakkında sağlıklı bilgi edinilebilir. Bu analizde, şirketin durumu ve geleceği hakkında önemli ipuçları verecek belli başlı rasyolar şunlardır:

a- Cari Oran; Dönen varlıkları, kısa vadeli borçlara oranlar; bu oran ne kadar yüksekse şirket o kadar likit durumdadır. Yani, şirket faaliyetlerinden sonra artı nakit pozisyonda ne oranda kalabildiğini gösterir.

b- Asit Oranı; Cari oranın konsantre hali; dönen varlıklardan daha yavaş nakde çevrilebilen kalemler çıkartılır ve bu şirketin nakit pozisyonuna bakılır.

c- Alacak Devir Hızı; Şirketin satışlardan doğan alacaklarını tahsil ettiği hızı gösterir; satışlarını ne kadar hızlı nakde çevirebiliyorsa o kadar iyidir.

d- Stok Devir Hızı; Üretip stokta tuttuğu malları ne hızla sattığını gösterir; yine bu oran ne kadar hızlıysa o kadar iyidir.

e- Borç Devir Hızı; Üretim için satın alınan ara mallar için ödenen borcun ne kadar çabuk geri ödendiğini gösterir; bu oran ne kadar yavaş ise şirket için o kadar iyidir.

f- Net Nakit Döngüsü; Alacak devir hızına stok devir hızı eklenir ve borç devir hızı çıkartılır, geriye kalan rakam ise net nakit döngüsüdür. Tüm operasyonlar sonucu şirketin elinde nakit kalıyorsa, net nakit döngüsü rakamı pozitif olur, net nakit döngüsünün negatif çıkması ise şirket borçlu duruma düşüyor demektir.

g- Borç/Özsermaye Oranı; Şirketin, işletme sermayesi ve yatırımlarının finansman ihtiyacını dış kaynaklardan mı (borç) yoksa iç kaynaklardan mı (özsermaye) karşıladığını gösterir. Ülkemizde dış kaynak finansmanının genelde içsel kaynaklardan daha yüksek maliyetli olduğu düşünülürse bu oranın düşük olması tercih edilir. Ayrıca, sadece finansal borç kalemlerine bakılarak yorumlanabilir veya net borç rakamlara göre de bakılabilir. Net borç ise finansal borçlardan hazır değerler ve menkul değerler cüzdanı düşüldükten sonra bulunur.

h- Finansman Gideri Karşılama Oranı; Şirketin faaliyet karı artı net faaliyet kalemlerinin finansman giderlerini ne oranda karşıladığını gösterir. Bu oran ne kadar yüksekse o kadar iyidir.

i- Kar Marjları; Brüt, faaliyet, ve net kar rakamlarına bakılır. Ne kadar yüksekse o kadar iyidir.

j- Ayrıca, nakit çıkış gerektirmeyen kalemlere faaliyet karı ilave ederek Vergi, Finansman gideri, Amortisman öncesi Kar (VFAÖK) marjına da bakarak gerçekte şirket faaliyetinden ne kadar kar elde edildiğini gösterir.

k- Aktif ve Özsermaye Verimliliği; Ortalama aktiflerin ve ortalama özsermayenin net kara bölünmesiyle bulunur. Şirket aktiflerini ve özsermayesini kullanarak ne kadar kar ettiğini gösterir. Bu rakam ne kadar yüksekse şirket için o kadar iyidir.

Sayılan bu rasyo ve hesaplar incelenirken yatay ve dikey analiz uygulamak şirketlerin çeşitli dönemler itibariyle nasıl bir performans gösterdiğini ortaya koyduğu gibi gelecekteki performansı hakkında da önemli ipuçları verir. Yatay ve dikey analiz, dönemler itibariyle şirketin bilanço ve gelir tablosu kalemlerinin nasıl bir değişim gösterdiğinin ve aynı dönem içinde her bir kalemin bilanço veya gelir tablosu içindeki payının incelenmesini ifade eder. Bu paylar da dönemler arası karşılaştırılabilir. Burada, bilinen rasyolar dışında diğer mali tablo kalemleri de incelenmiş olduğu için, önemli değişiklikler olmuşsa yakalanması mümkün olur.

cb-Diğer Değerleme Yöntemleri

i- Proforma mali tablo hazırlama; Genelde proforma mali tablo gerektiren değerleme yöntemleri şöyle sıralanabilir: İndirgenmiş Nakit Akımı; bu yöntemde önümüzdeki yıllar için beklenen nakit akımları bugünkü değere indirgenir. Fakat, ülkemizde halen yüksek enflasyon ve gelecekle ilgili makro ekonomik beklentilerin net olmaması bu yönteme olan güveni azaltmaktadır.

ii- Güncel yöntemler; Burada mevcut piyasa ve sektör rasyoları ile şirketin değeri tespit edilir, fiyat/kazanç oranı, piyasa değeri/defter değeri, temettü verimi oranı, vb.

• Fiyat /Kazanç Oranı

* Hisse senedinin dönemsonu fiyatı/Dönem hisse başına kazancı

* Şirketin dönemsonu piyasa değeri/Şirketin dönem net karı

Bir hisse senedi fiyatının hisse başına kazancının kaç katı olduğunu gösterir. Hisse başına kazanç, şirketin dönem karının dönem sonu hisse sayısına bölünmesiyle bulunur.

• Fiyat/Nakit Akış Oranı

* Hisse senedi dönemsonu fiyatı/Hisse başına kazanç+Hisse başına amortisman

* Şirketin dönemsonu piyasa değeri/Şirketin dönem net karı+Amort.

Bir hisse senedinin fiyatının hisse başına kazanç ve dönem içinde ayrılmış amortismanın kaç katı olduğunu gösterir.

• Piyasa Değeri/Defter Değeri

* Hisse senedinin dönemsonu fiyatı/Hisse başına özsermaye

* Şirketin dönemsonu piyasa değeri/Şirketin dönemsonu özsermayesi

Bu oran, bir hisse senedi fiyatının hisse başına özsermaye değerinin kaç katı olduğunu gösterir.

iii- Bu değerleme yöntemlerinin yanı sıra her bir sektör için spesifik değerleme yöntemleri kullanılması da mümkündür. Örneğin, çimento şirketleri için fiyat-kapasite, enerji dağıtım şirketleri için fiyat-abone ve perakende şirketleri için firma değeri/satış hasılatı gibi rasyolar ile değerleme yapılabilir. Bunların dışında ekspertiz değerlemeler (özellikle gayrimenkul yatırım ortaklıkları için) ve elde etme maliyeti değerleme yöntemleri de mevcuttur.

Yukarıdaki incelemeler sanayi şirketleri için geçerlidir ve mali şirketler için farklı rasyolara bakmak gerekir. Mali sektör şirketleri kendi içinde alt sektörlere ayrılır, her alt sektörün ayrı özellikleri ve rasyoları vardır. Ancak, her sektör için yatay ve dikey analiz yapmak mümkündür. Ayrıca, bu analizlerden çıkan rasyolarla, her şirketin mali analiz ve yorumu yapılabilir.

Holding şirketleri için ve iştiraki olan diğer şirketler için, öncelikle net aktif değerlemesi yapılabilir. Bu değerleme yöntemine göre, ilk etapta, şirketin portföyündeki iştiraklerini değerlemek gerekir. İştiraklerden İMKB'ye kote olan şirketler işlem fiyatı ile değerlenir, kote olmayanlar için ise yukarıda belirtilen yöntemlerle değerleme yapılır. İştirakler değeri toplanıp diğer aktifler eklenir ve pasifler (özsermaye düşüldükten sonra) çıkartılır. Böylece net aktif değer (NAD) bulunmuş olur. Bu değer, holdingin (şirketin) piyasa değeri (PD) ile karşılaştırılır. NAD, PD'den küçükse hisse senedi fiyatının iskontolu olduğunu gösterir. Holdinglerin konsolide mali tablolarına bakmak da çok faydalı olabilir. Konsolide tablolarla holding iştiraklerinin topluca performansları görülebilir. Bunların neticesinde, şirket hakkında bir fikir edinip bu bağlamda sağlıklı bir karara varmak mümkün olabilir.

Yeni yatırımcılar bu işi profesyonel olarak yapmadıkları sürece yukarıdaki konularda bilgiyi toplayıp analiz yapmaları çok zaman alacağından pek etkin olmayabilir. Dolayısıyla, yeni yatırımcılara en önemli tavsiye, bu konu ve kavramları bilenlere ve profesyonel danışmanlara başvurmaları gerektiğidir.

d- Genel Değerlendirme

Bu kriterde tüm yukarıda bahsi geçen konulara ilave olarak şirket hisse senedinin fiyatı, şirketin önündeki iş imkanları, ekonominin gidişatı, borsa endeksinin trendi gibi faktörler göz önünde tutularak hisse senedi hakkında genel bir değerlendirme yapılır. Bu genel çerçeve içinde kullanılan bazı önemli araçlar vardır. Cazip sektör tespit edebilmek için, sektörlerde faaliyet gösteren şirketlerin mali tablolarını inceleyip karşılaştırmalar yapmak gerekir. Kısaca, orta-uzun süreli değerlendirmelerde, mali tablo analizi ve beklenen karlılık ile iş imkanı ve ihracat hedefi dikkate alınmalıdır.

312. Teknik Analiz

Temel analizin tersine, teknik analiz şirketlere bağımlı olmayıp hisse senetlerinin hareketlerine yönelik çalışmalardır. Buna göre, şirketin ismi, cismi, olayların açıklanması konusunda o kadar önem taşımamaktadır.

Teknik analizde amaç, ele alınan hisse senedinin borsadaki teknik yönden kuvveti veya zayıflığı ile hisse senedinin gelecekte ne gibi hareketlerde bulunabileceğini tahmin etmektir. Örneğin, alım-satımı çok az olan senetler büyük alım veya satış sırasında anormal fiyat değişikliklerine uğrar. Bu senetler, fazla derinliği olamayan senetler olarak bilinir ve genellikle fiyatları suni olarak oynamaya (manipülasyon’a) açık olduklarından, teknik analiz açısından incelemeleri için pek zaman harcamaya da gerek yoktur. Teknik analizde, sadece grafiklere bakılmayıp yatırımcıların hislerini de göz önünde bulundurmak gerekir. Örneğin, temel analizi iyi olan bir hisse senedinin beklenen yönde harekete geçmemesi teknik analizin, bir başka ifadeyle hislerin ya da diğer değişkenlerin bu beklentiyi onaylamadığını gösterir.

Bir başka açıdan teknik analiz, elde edilen bilgilerin grafikler üzerine ne şekilde yansıdığını görmek ve yatırımcıya ne tip mesajlar vermek istediğini deşifre etmektir. Analiz, üç önemli varsayımdan kaynaklanmaktadır. Bunlar;

a- Piyasada izlenen fiyat hareketleri zaten oluşabilecek her şey gözönüne alınarak gerçekleşmektedir.

b- Senet fiyatları akımlar içinde hareket ederek değişmektedirler.

c- Tarih tekerrürden ibarettir.

Eğer fiyatlar yükseliyorsa, sebepler ne olursa olsun temel veriler kuvvetli olup, alıcı satıcıyı sayı yönünden aşmakta, bir başka ifadeyle, talep arzı bastırmaktadır. Bunun tam tersi de, düşüş içinde olan fiyatlar için geçerlidir.

Teknik analizciler, kullandıkları yöntem veya teknikler sayesinde diğer analiz yöntemlerine göre daha iyi, erken, sağlıklı bir uyarı sinyali alındığını savunmaktadırlar . Teknik analiz, Dow Jones tarafından ortaya atılan teoriyi yoğun olarak kullanmaktadır. Altı ilke ile açıklanır. Bunlar;

1- Ortalamalar/endeksler her türlü faktörü, etkeni içerir ve yansıtır.

2- Piyasada üç temel prensip vardır. Her trend süre bakımından kendinden bir büyük olan trendi düzeltir.

a- Bir yıldan uzun olan trendler veya birincil hareketler,

b- Üç hafta ile üç ay arasında olan ikincil hareketler,

c- Üç haftadan az olan küçük oynama veya dalgalanmalardır.

3- Ana trendler/birincil hareketler üç aşamada geçer.

a- Fiyatlar düşerken akıllı yatırımcıların alıma geçtiği, biriktirme ve toparlama dönemidir.

b- Fiyatlar hızla artarken trendi izleyen birçok kişinin alıma geçtiği (boğa piyasası) dönemdir.

c- Hisse senetlerini özellikle akıllı yatırımcılar tarafından elden çıkarıldığı dağıtım dönemidir.

4- Ortalamalar veya piyasa göstergelerinin birbirini onaylaması gerekir. Başka bir ifadeyle, endeks ve ortalamalar birbiriyle aynı uyarı ve sinyalleri vermelidir.

5- İşlem miktarı trendi onaylamalıdır. Trend belirlenirken fiyata ek olarak işlem miktarına da bakılmalıdır. İşter düşüş, ister çıkış olsun her ana trend işlem miktarının artmasıyla destekelenir ve doğrulanır.

6- Yön veya eğimin değiştiğine dair sinyaller alınana kadar her trend geçerlidir.

Bu noktada, Technical Analysis of Stocks and Commodities dergisinin Aralık 1999 sayısında yayınlanan “Markets Don’t Trend, They Burst” isimli makaleye değinmek gerekir . Dow Jones üzerine 15 yıllık bir süreyi kapsayan bir istatistik çalışmaya göre, borsada ana hareketi meydana getiren işlem günlerinin, endeksin yeni bir tepe yapamadığı işlem günlerine oranı %12 olarak tespit edilmiştir. Bir başka ifadeyle, işlem günlerinin %88’inde borsa olduğu yerde saymaktadır. Burada kastedilen, bir önceki tepenin aşılması ve bir tepeye ulaşılmasıdır. Buna göre, borsalar trendlerle değil, patlamalarla ilerlemektedir ve toplam işlem günlerinin %88’inde yapılan alış-satışlar anlamsızdır. Bir başka ifadeyle, yılın çok büyük bölümü, yatay hareketlerle, düzeltmelerle ve geri dönüşlerle geçilir. Dolayısıyla, zarardan korunabilmek ve anlamlı bir kazanç elde etmenin bir diğer yolu, yılın belirli dönemlerinde gerçekleşen zirve ve patlamaları yakalamaktır. Bu borsa gerçeğinden hareketle, kazanç stratejisi, sadece hisse senedi alımına bağlı tutulmamalı, kazanç sadece hisse senedi alarak değil, çok zaman satarak elde edilir.

Yatırım yaparken temel alınan analizlerden ilki olan temel analiz bu çalışma ve sıradan yatırımcı için zor ve kapsamlı olduğundan, bu çalışmada İMKB’de yapılacak alım-satım üzerine örnek uygulamalar teknik analiz yöntemi esas alınarak yapılacaktır. Buna göre, bir yatırımcı, yukarıda belirtilen ilkeler ve bilgiler ışığında aşağıdaki uygulamalardaki gibi kolaylıkla karar verebilecektir.

a- Bunlardan ilki, yukarıdaki analiz sonuçlarına benzerliği de teste yarayan 1994-1999 dönemine aittir. Buna göre, İMKB’nin 1994-1999 yıllarını kapsayan hareketleri bir grafik üzerinde izlenmektedir. Teknik analiz göstergelerinden biri olan Zigzag göstergesine göre, yapılan bu çalışmada dönem boyunca %30’un üzerindeki değişiklikler dikkate alınmıştır.


Grafikte, koyu(kahverengi) ile gösterilen grafik %30 fiyat değişimlerine duyarlı zigzag göstergesi, açık (gri) olanı ise fiyat göstergesidir. Borsayı çok iyi koklayan profesyonel bir yatırımcının göstergenin aşağıdan döndüğü yerde alış, yukarıdan döndüğünde ise satış yapıldığı varsayılsın. Koyu (yeşil) dikey çubuklar alış yapılan yerleri, açık (kırmızı) dikey çubuklar ise satış yapılan yerleri gösteriyor. Buna göre, 1994-1999 arasında 5 alış, ve 4 satış yapılmış olacaktır. Sonuçta, 1994 yılında borsaya yatırılan 1,000 Usd, dönem sonunda 40,000 Usd olmuştur.

b- İkinci uygulamada ise, bilgi seviyesi ve tecrübesi olmayan ortalama bir yatırımcı ele alınmıştır. Burada, yatırımcı düşüşün başladığı Aralık ayının ortasında, Ulusal 30 Endeksi’ne dahil şirketlerden rastgele 10 adet hisse senedi seçmiş olsun. Bunların her birine 100’er milyon TL. bağlayarak toplam 1 milyar TL.lık bir pörtföy oluşturmuştur. Buna göre 15 Aralık 2000 tarihinden itibaren 27 Nisan 2001’e kadar geçen sürede eline geçen kazanç aşağıdaki tablodaki gibidir.


Tablo 2: Seçilmiş Şirketlerden 10 Adetinin 15/12/2000 Sonrası Seyri

Şirket H.A.O. 15,12,2000 23,2,2001 %* 20,4,2001 %* %** 27,4,2001 %* %** %***

Akenerji 17 23.750 23.750 - 33.000 0,39 0,39 39.000 0,64 0,64 0,18

Alcatel 32 81.000 36.500 - 0,55 47.000 - 0,42 0,29 57.000 - 0,30 0,56 0,21

Arçelik 19 12.000 10.100 - 0,16 11.750 - 0,02 0,16 16.000 0,33 0,58 0,36

Erdemir 44 14.750 10.800 - 0,27 11.500 - 0,22 0,06 15.250 0,03 0,41 0,33

İşbank C 26 11.000 11.750 0,07 11.250 0,02 - 0,04 15.750 0,43 0,34 0,40

Netaş 32 77.000 50.500 - 0,34 69.000 - 0,10 0,37 78.000 0,01 0,54 0,13

Petkim 4 12.250 10.500 - 0,14 13.250 0,08 0,26 14.500 0,18 0,38 0,09

Turkcell 11 22.750 16.750 - 0,26 14.750 - 0,35 - 0,12 18.250 - 0,20 0,09 0,24

Tüpraş 36 25.500 28.500 0,12 31.500 0,24 0,11 38.000 0,49 0,33 0,21

YKB 41 3.700 2.750 - 0,26 3.850 0,04 0,40 5.250 0,42 0,91 0,36

*15,12,2000'e göre

** 23,02,2001'e göre

*** 20,04,2001'e göre (yani bir haftalık kar/zarar)

H.A.O.; Halka açıklık oranı

Ulusal 100 Endeksi 9,422 8,345 -0,11.4 8,960 0,04.9 0,07.3 12,363 0,312 0,48.1 0,38


Çok basit bir alım satım stratejisi kullanarak elde edilen sonuç şu: 15 Aralık 2000 günü alım yapan bir yatırımcı 2.Krizin yaşandığı hafta sonu itibarıyla satış yapsaydı, nominal 179 milyon TL. zarar edecekti. Ancak, bunu satmayıp, 20 Nisan günü satsaydı, zararı 34 milyon TL. olacak, ancak bundan sadece bir hafta sonra, yani 27 Nisan günü satsaydı 203 milyon TL. kazanca geçecekti.

Buna karşılık, adı geçen yatırımcı alımını 2.Krizin yaşandığı haftanın son işlem günü yapsaydı, 20 Nisan günü sattığında 188 milyon TL., bundan bir hafta yani 28 Nisan günü ise kazancı 478 milyon TL.’ye yükselecekti. 20 Nisan günü alım yapıp sadece bir hafta sonra satsaydı kazanç 251 milyon TL. olacaktı.

Buna göre, sadece derinliği olan lokomotif hisselerden rastgele seçilmiş on hisse senedine 1 milyar TL yatırım yapıldığında alım satım zamanlamanızı da karmaşık tekniklere, duyumlara, söylentilere, uzmanlara ve haberlere göre değil, bilgisayarda sadece İMKB kapanış verilerini kaydederek, bir excel tablosunda kar/zararı hesaplamak mümkündür. 15 Aralık 2000 günü 1 milyar TL olarak bağlanıp, krizde piyasanın sakinleşmesi için bekletilen hisse senetlerinin 27 Nisan 2001 günü satılmasıyla, ele geçen 1,203 milyon TL., Şubat krizi haftasında alınıp 27 Nisan günü satılmasıyla ele geçen 1,478 milyon TL. ve 20 Nisan günü alınıp sonraki hafta satılmasıyla ise ele geçen 1,251 milyon TL.’ye yükselecektir.

Eğer seçim, biraz daha fazla tecrübe ve bilgiye dayalı yapılıp, örneğin 20 Nisan günü sadece İşbankası C alınsaydı bir haftada 400 milyon TL., YKB veya Arçelik alınsaydı 360 milyon TL. elde edilmiş olacak, Şubat Krizi sırasında YKB alınıp 27 Nisan’da satılsaydı kazanç 910 milyon TL. olacaktır.

313. Hisse Senedi Yatırımı Yaparken Dikkat Edilmesi Gereken Diğer Önemli Noktalar

Hisse senedi borsalarını yatırımcı için cazip kılan hisse senetlerinin beklenmedik hızla değer kazanması ve kısa zamanda büyük karlar oluşturabilmesidir. Bunu son kez, geçtiğimiz 24-27 Nisan 2001 tarihi aralığında gördük. Haftaya 9449 puandan başlayan Ulusal 100 endeksi haftayı %30’un üzerinde artışla 12 bin 363 puandan kapattı.


Ancak, yatırımcının çok zaman göz ardı ettiği hisse senedi piyasasında kazancın, alım kararının verilmesinden, satış kararının verilmesine kadar geçen bir süreçte meydana gelmesidir. Dolayısıyla, yatırımcıya öncelikle ‘uzman birine danışması’ önerilir. Ancak, yatırımcının kendisini değerlendirmesi, çok zaman hisse senedini değerlendirmekten daha önemlidir. Buna göre;

a- Risk üstlenebilme derecesi, çünkü hisse senedi alırken belli bir riske giriliyor. Hisse senedi sahip olduğu kaliteden bağımsız olarak belli bir riske sahiptir. O bakımdan, belli, kesin bir seviyesi olmayan riskin, yatırımcı tarafından hangi seviyeye kadar kabul edilebilirliği önemlidir.

b- Kişilik, her bir yatırımcı farklıdır. Biri için kısa olarak kabul gören vade bir başkası için uzun olabilir. Yaşam tarzı, kişilik ve gelirin elde edilme periyoduna (haftalık, aylık, üç aylık, yıllık, yada düzensiz vb.) uygun olarak bir vade belirlemek gerekir. Ayrıca, tüm hafta yoğun bir iş ortamında çalışılıyorsa, yani yatırımcının borsaya ayırabilecek vakti yok ya da sınırlı ise gün içi fiyat hareketlerinden yararlanma düşüncesinden uzak durması gerekir. Ne var ki, yatırımcının pörtföyünü başka birine yönettirme düşüncesi ise çok zaman faydadan ziyade zarar getirir.

c- Tecrübe seviyesi, yatırımcı kendini tecrübeli olarak tanımlamıyorsa, piyasada hırsların ve heyecanların arttığı dönemde yatırım yapmamalıdır. Fiyat hareketlerinin baş döndürücü hıza ulaştığı dönemde, fiyatların ne kadar daha ilerleyeceğini tahmin güçtür. Dolayısıyla, kalıcı mı, geçici mi olduğu tahmin edilemeyen piyasaya girmek tehlikelidir. Ne var ki, bu dönemlerde, borsaya çok sayıda yeni yatırımcı girer, öte yandan bir kesim yatırımcı ise satış yapar ya da çıkar. Bu bazı yatırımcılar tarafından, ‘herkes satarken almak, ya da herkes alırken satmak’ olarak tanımlanmaktadır . Bu dönemlerde borsaya giren çok sayıda yatırımcının zarar, bir kısım yatırımcının da büyük kazançlar elde etmesi kaçınılmazdır. Burada, 1990, 1993, 1999 ve 2000 yıllarındaki dalgayla borsaya girip zarar eden çok sayıdaki yatırımcıyı belirtmek gerekir. Hatta, Gedik Menkul Değerler Fon Müdürü Ahmet Mergen’e göre, “bizim borsa bir yatırımcı şehitliğidir” .

d- Araştırma ve incelemeye ayırabilecek zaman yok yada kısıtlı, yatırım yapılması düşünülen sektör veya hisse senedi ile ilgili kuşku varsa ve tatmin olacak bilgiye ulaşmak için zaman da yoksa duyumlarla yatırım yapmak yerine, hakkında kolayca bilgi edinebilecek, derinliğ olan ve satış kabiliyeti yüksek (Ulusal 30 endekse dahil vb.) lokomotif hisseler tercih edilmelidir.

e- Yatırımcı Egosu, hisse senedi yatırımı yapmakla ne riskten kaçınma, ne de acı ve hayal kırıklığından kaçınma özgürlüğü olmadığına göre, önemli olan üstlenilen riskin yatırımcı üzerinizde yarattığı etkidir. Verilen herhangi bir kararın, başkalarının fikirlerine karşı yatırımcıyı duyarsız olmaya, yanlış da ise, komplekse sokmasına gerek yoktur. Rahatsız eden bir pozisyonu kapatmakta tereddüt edilmemelidir. Zararın neresinden dönülürse kardır.

f- Unutulmamalı ki, borsada beklentiler alınır, gerçekler satılır. Buna göre, ekonomik, siyasi, sosyal vb. alanlarda, işler iyi yolda ise, beklentiler iyi, tersi durumda ise kötüdür. Böyle olunca, hisseleri borsada alınıp-satılan şirketin faaliyetinden kısmen/hatta tamamen bağımsız şekilde, fiyat artıp ya da düşebilmektedir. Fransa’da at yarışları üzerine yapılan bir araştırma, yeni bahisçilerin eskilere göre daha yüksek tahmin yüzdesine ulaştığını gösteriyor. Nedeni gayet açık; basit düşünme ve kontrol. Fazla bilginin doğurduğu karmaşa ve artan bağımlılık nedeniyle basit düşünme yeteneği kayboluyor. Böyle olunca, zamanlarının ve beyinlerinin büyük kısmını borsaya ayıranların kayıpları daha fazla oluyor .

g- Son bir not; İMKB’nin faaliyete geçtiği 1986’dan bu yana borsada gözlemlediğimiz yatırımcı davranışı ile ilgili bir gerçeği belirtmekte fayda var. Çoğu yatırımcı için, borsa salonlarında kulaktan kulağa fısıldananlar, tv, gazete ve dergi haberleri, telefon görüşmeleri, insider (içerden öğrenme) ve spekülatörlerin izlenmesi, temel ve teknik analizlerden daha fazla ilgi görmekte ve önem taşımaktadır. Sürü psikolojisini yansıtan bu durumda, borsa kurtlarına gün doğmaktadır. Bu noktada, ABD başkanlarından John F.Kennedy’nin babasına ait bir anıya değinmekte fayda var. 1920’lerde Wall Street’in büyük yatırımcılarından biri olan baba Kennedy bizdeki Sermaye Piyasası’na benzer bir kurum olan Securities and Exchange Commission’un başkanı olur. İşe giderken ayakkabılarını boyatan baba Kennedy, birgün boyacının “görüyor musun bey, borsa çok para kazandırıyor son aylarda” sözleri ile karşılaşır. Bunun üzerine hemen orada kararını verir; “boyacı bile borsada para kazanıldığının farkına varmışsa, artık borsadan para kazanılmaz”deyip o gün elindeki tüm hisse senetlerini satar. Bir hafta sonra da meşhur 1929 Krizi çıkar. Borsa alt üst olur. Bu sayede baba Kennedy tüm servetini korur . Unutulmamalı ki, ekonomide ve şirket faaliyetlerinde çok radikal bir yükseliş ve değişiklik olmadığı halde borsada yaşanan hızlı ve radikal çıkışlara (dolduruşa gelmemek) kapılmamak gerekir.

4. Hisse Senedi Kazancı ve Vergilendirilmesi

Hisse senedi, yatırımcısı; (1) şirket karından pay (temettü), (2) elde tutma dönemi değer artışı ve (3) satım sırasındaki kazanç olarak üç tür gelir elde eder.

1- Hisse senetleri Borsa’da işlem gören ortaklıklar, birinci temettüyü nakden ve/veya hisse senedi biçiminde dağıtmak veya dağıtmamak konusunda serbesttirler. Temettü dağıtımı, hesap dönemini izleyen 5. ayın sonuna kadar tamamlanmak zorundadır. Daha önce, zorunlu olan birinci temettü 2000 yılı hesap döneminden itibaren isteğe bırakılmasıyla, isteyen şirketler üç ayda bir kar payı dağıtabilecektir. Kar dağıtımı, tamamen şirket yönetimin isteğine bağlı olduğundan, yatırımcının kar payı ödemeleri ile para kazanmasının büyük ölçüde önü kesilmiş oldu. Kar payı dağıtımın zorunluluk olmaktan çıkarılması, doğaldır ki, hem yatırımcılar açısından hem de borsanın gelişmesi açısından olumsuz bir gelişmedir.

Şirketler, ortaklarına karpayı dağıtımı yaparlarsa, dağıtılan tutar üzerinden %5, diğerlerinde (%15) stopaj yapmaları gerekir. Öte yandan, gerçek kişilerin yani yatırımcıların elde ettikleri hisse senedi temettü gelirleri, belli bir tutarı aştığında beyan edilmesi gerekir. 2000 yılında 4,375 milyon TL., 2001’de 4,900 Milyon TL. olan bu tutarın tamamı beyan edilecektir. Bunun hesabında, ayrıca temettünün 1/5 oranındaki kısmı vergi alacağı olarak dikkate alınır.

2- Hisse senedi yatırımı, bireysel yatırımcılar için genellikle orta ve uzun süreli yatırım olarak değerlendirildiğinden elde tutma döneminde meydana gelen değer artış kazancı (zararı da olabilir) önemlidir. Zaten, yatırımcı karpayından daha çok elde tutma döneminde (1) senedin değer artış kazancı ve (2) şirketin sermaye artırımı yapması dolayısıyla ya bedelli ya da rüçhan hakkı kullanmak suretiyle meydana gelecek kazanca odaklanmış bulunmaktadır.

Elde tutma döneminde meydana gelen değer artış kazancı, hisse senedi satılmadıkça vergiye konu olması mümkün değildir. Ayrıca, şirketin kendi kaynaklarından sermayeye eklediği yedek akçeler, maddi duran varlık ve iştirakler DAF, olağanüstü yedekler de kar dağıtımı sayılmadığından vergiye konu edilmez. Ve, bu sermaye artışı dolayısıyla ortaklara dağıtılan bedelsiz hisseler de yatırımcı için önemli bir kazanç olmaktadır. Şüphesiz, şirkete nakit girişi olmadan kendi kaynaklarından sermaye artışı, bölünme dolayısıyla hisse senetlerinin borsa değerini düşürecektir. Ancak, bu uzun süre devam etmez. Bir süre sonra, eski seviyesine döner.

3- Hisse senetlerinin satışı dolayısıyla elde edilen kazanç yatırımcının en çok hedeflediği kazançtır. Buna, alım-satım kazancı denir. Eğer, bir de yatırımcı kısa süreli alım-satım yapıyor, orta ve uzun süreli düşünmüyor diğer kazançları dikkate almıyorsa, bu kazanç daha bir önem kazanır. Ancak, hisse senedinin elde tutma dönemi üç ay dolmadan satılması halinde kazanç meydana gelirse, bu kazanç vergilendirilir. Üç sonra satılması halinde ise, meydana gelen kazanç, vergiye konu edilmez.

5. Sonuç

İMKB üzerine yapılan bu kısa çalışmada, yatırımcılara hisse senedi yatırımı yaparken dikkat etmesi gereken önemli noktalar verilmeye çalışılmıştır. Öncelikle, İMKB’nin finansal sistem içindeki yeri ve işlevleri belirtilmiş, daha sonra hisse senedi yatırımı ile ilgili temel bazı kavramlara değinilmiştir. Temel ve teknik analizle ilgili olarak basit anlaşılabilir bilgiler ve göstergeler verilmek suretiyle, yatırımcılara hisse senedine yatırım yapacakları şirket hakkında bilgi edinme imkanı sağlanmıştır. Ancak, yatırımcı kendini bu konuda yetersiz görüyorsa, yapması gereken bu konuda uzman profesyonel kurum ve kuruluşlar yoluyla da yatırım yapma imkanın olduğunu ve bunun daha sağlıklı olduğunu belirtmek bile gereksiz. Bu arada, ülkemizde her türlü yatırım değerlendirmelerinde öncelikli faktörlerden olan vergi konusu ele alınmış ve hisse senetleri yatırımdan elde edilen kazancın nasıl vergilendirildiği açıklanmıştır.

Şüphesiz, bir ülkede borsa, ekonomiye kaynak aktarmada büyük fonksiyona sahiptir. Ancak, ekonomik ve finansal kurum ve kuruluşlar ile kural ve prensiplerin öncelikle oluşturulmuş ve yerleşmiş olması gerekir. Yoksa, bireysel olsun kurumsal olsun tüm yatırımcılar sıklıkla zarar eder ve borsanın gelişmesi sağlanamadığı gibi yatırımcı kitlesi büyümez. İMKB’ni bu konudaki sicili ne yazık ki iyi değildir. Şüphesiz bunda, yatırımcıların karar verirken ekonomik ve rasyonel göstergelerden çok borsa salonlarında, tv, gazete, dergi ve başka yerlerde konuşulan bilgilere oldukça açık ve duyarlı olmalarıdır. Öte yanda, borsanın ekonomik gelişmelerden çok siyasi haberlere duyarlı olması da bir başka risk olarak görülmelidir.

Sonuç olarak, ülkede başta ekonomik ve diğer tüm trendler olumluya dönmeden borsada meydana gelen hızlı ve radikal değişikliklere şüpheli yaklaşmak gerekir. Yatırımcılar bu dönemde her zamandan çok dikkatli olmalı, hisse senedi seçimi kadar alım ve satım zamanını da iyi belirlemeliler. Çok bilgi yerine temel bazı göstergelere bakılarak seçim yapmalılar.